Düşünsenize, bir sabah uyandınız ve bankadaki hesabınızda 10 milyon TL olduğunu fark ettiniz. Gözünüzü bir milyoner olarak açtınız ve yıllardır hayalini kurduğunuz şeylere artık çok daha yakınsınız.
Senaryomuza biraz daha detay ekleyelim. Bu parayı biz basmamış olalım. Zengin bir ülke bize unuttuğu borcunu bir anda ödemeye karar vermiş. Devlet yetkilileri de bayram harçlığı misali bu parayı herkese eşit şekilde dağıtalım demiş.
Herkesin milyoner olduğu yeni Türkiye’de her şey bir ütopya gibi mi giderdi?
İlk bakışta, inanılmaz bir rüya gibi gelen bu senaryo gerçek olsa, ani zenginleşmenin ekonomiyi, sosyal yaşamı ve gündelik hayatımızı çok derinden etkileyeceğine şüphe yok.
Öncelikle acı gerçekten başlayalım. Bir anda piyasa da bu kadar fazla para dolaşması, ülke içinde yapılacak olan harcamaları bir anda arttıracağından dolayı enflasyona sebep olurdu.
“Enflasyon yine yakamızı bırakmıyor?” diye düşünüyorsanız çok haklısınız. Evet ne yazık ki bırakmıyor.
Piyasadaki para miktarı artarken mal ve hizmet sayısının aynı kalması fiyatların yükselmesine sebep olur.
Daha basit bir şekilde açıklamak gerekirse, bir anda zenginleşen toplumun bir anda aşırı talep yaratması piyasada bulunan mal ve hizmetlerin bu talebi karşılamak için yetersiz kalacağı anlamına gelir.
Yani talebin karşılanamaması “kıtlık” oluşturacaktır. Arz ve talebin dengede olmaması sebebiyle de talebi karşılayamayan sayıca az olan mal ve hizmetlerin fiyatı artışa geçecektir.
Dolayısıyla artık âdeta sadık yârimiz olmuş enflasyon yine kendini gösterecektir.
Herkesin ani zenginleşmesi işsizliği de etkileyebilir.
Enflasyon faktörünü göz önünde bulundurmayarak, cebindeki paraya güvenen kişiler de mutlaka olacaktır.
Bu kişilerin finansal okur yazarlığının düşük olduğunu da göz önünde bulundurursak, özellikle düşük ücretli işlerde çalışan iş gücü, yarını hesap etmeyerek işlerini bırakabilir.
Ek olarak, fiyatların artması çalışanlarında daha fazla ücret talep etmesine sebep olacağından dolayı bu gerekliliği karşılayamayan işletmelerin kapanmasına da sebep olabilir. Bu durum da işsizlik daha da artacaktır.
Artan harcamalar toplanan vergiyi arttıracağından devleti kısa bir süre de olsa memnun edebilir.
Artan tüketim ve ekonomik hareketlilik sayesinde devletin vergi gelirleri artacaktır.
Bu, bir süre için daha fazla kamu hizmeti ve yatırım anlamına gelir. Ancak, yükselen enflasyon yapılacak hizmetlerin maliyetini de arttıracağından dolayı, enflasyon büyük bir etki yaratacak ve hükümetin politikalarını yeniden gözden geçirmesini gerektirecektir.
Ek olarak, ani zenginleşme ülkenin dış borçlarının kapatılmasının da önünü açacaktır. Fakat, artan enflasyon ve döviz kuru yükselmesi işleri karmaşık hâle sokarak dengeleri sarsacaktır.
Sosyal yaşamda da bu durumun kazanan ve kaybedenleri olacaktır.
Herkes aynı miktarda para almış gibi görünse de parayı nasıl yöneteceğini bilmeyenler hızla tüketecek, parayı nasıl yöneteceğini bilenlerse yatırım yaparak paralarının değerini koruyacak ya da katlayacaktır.
Parayı nasıl değerlendirdiğine bağlı olarak, bir kısmın zenginleştim zannederken enflasyonun da etkisiyle bir anda fakirleştiği, bir kısmın da daha da zenginleştiği görülebilir.
Bu durum, toplumda sınıflaşma olmasına sebep olabilir.
Sonuç olarak, Türkiye’de herkese 10 milyon TL verilmesi, başlangıçta çok güzelmiş gibi görünerek büyük bir heyecan yaratırken, uzun vadede ülke çapında ciddi ekonomik ve sosyal sorunlara yol açabilir.
İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz: