Erzincan İliç’te Anagold Madenciliğin altın üretimi yaptığı Çöpler Maden Sahası’nda toprak kayması yaşandı.
Siyanür ve sülfürik asit yüklü atık dağları çöktü. Yaklaşık 10 milyon metreküp toprak, 200 metrelik yamaçtan vadiye doğru gitti. Toprak altında 9 işçi kaldı ve 9 işçiyi arama kurtarma çalışmaları günlerdir devam ediyor.
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında; sorumlu oldukları değerlendirilen, aralarında ilgili şirketin Kanada uyruklu yöneticisinin de bulunduğu 6 şüpheli tutuklandı.
Bilim insanları maden alanında incelemeler yaptı. Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Heyelan Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Arzu Fırat Ersoy ve beraberindeki akademisyenlerden şoke eden açıklama geldi.
Hazırlanan raporda ‘liç yığını’ yüksekliğinin, kontrol edilebilir seviyenin üzerinde olduğu belirtildi. Dünya literatüründe maksimum 150 metre olan liç yığınının burada 257 metreye ulaştığı saptandı.
“257 METRE YÜKSEKLİKTE LİÇ YIĞINI BİZİ ÜRKÜTTÜ”
Maden sahasında gözlemledikleri en önemli sorunun ‘liç yığını’ yüksekliği aşımı olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Ersoy, “Oraya gittiğimizde farklı manzaralarla karşılaştık. Gördüğümüz en önemli sorunlardan birisi ‘liç yığını’nın; yani cevher zenginleştirme, altının elde edilmesi için üzerinde çalışılan malzemenin yüksekliğiydi. Liç yığını nedir? Ocakta üretilen ve kırma eleme tesislerinde belli boyutlara getirilen malzeme, altında geçirimsiz malzeme olan bir zemine seriliyor. Bunun üzerine damlama ya da benzeri yöntemle siyanür içeriği olan çözelti veriliyor. Bu çözelti cevherden sızarken altını da alıyor ve alttaki tabakadan altına ulaşılıyor. Bu işlem sürekli tekrarlanıyor ve yığınlar oluşuyor.” dedi.
Devamında Ersoy, “Biz ‘liç yığın’larıyla alakalı araştırma yaptık. Dünya literatürüne baktık; liç yığının maksimum 150 metreye ulaştığını gördük. Fakat bir burada kullandığımız insansız hava aracı ile 257 metreyi gördük. Yani taban kotuyla maksimum kot arasında 257 metre mesafe oluşmuş, bu inanılmaz bir rakam. Kanaatimizce bu yükseklik kontrol edilebilir seviyeden çıktı. Dünya literatüründe böyle bir liçe rastlamadık. Günümüzde, demirden betondan 200 metre yükseklikte binalar inşa edilemezken, sadece yığma şeklinde depolanan bir malzemenin 257 metre yükseklikte olması bizi ürküttü. Bir de orada 100 metrelik vadi yüksekliği var, yani orada 350 metrelik bir piramit oluştu. Orada hareketin hızlanmasının en büyük sebebi, liç yüksekliğinin yanı sıra vadinin de yüksek olması. Felaketi büyüten de buydu” diye konuştu.
“YANLIŞ YER SEÇİMİ”
Ersoy, “Elde ettiğimiz en önemli sonuçlardan birisi de yanlış yer seçimiydi. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü’nün (MTA) güncel fay haritasında, maden sahasının 300-400 metre yakınından bir fay hattı geçtiği görülüyor. Yaşanan kazayı bu fay tetiklemedi ama tetikleyebilirdi. Bir de yığın ocak sahasına o kadar yakın ki ocakta meydana gelen patlatmalar nedeniyle ‘liç yığını’ tekrarlı yüklere maruz kaldı. Şu da önemli, görüntülerde buradaki malzemenin bir sıvı gibi aktığını gördük. Buradan yola çıkarak da ‘liç yığını’ndaki su içeriğinin normal standartlardan yüksek olduğunu düşünüyoruz. Özetle kontrol edilemeyen bir ‘liç yığını’nda su içeriğinin fazla olup, üretim sahasındaki patlatmalara çok yakın bir noktada yığılması, felaketi de beraberinde getirdi” ifadelerini kullandı.