Mustafa Kemal Paşa, bilindiği gibi Meclisin Ankara’da açılmasına önem veriyor. Ama tüm uyarılarına karşın etkili olamıyor. Meclis İstanbul’da toplanıyor. Başta İngiltere olmak üzere İtilaf Devletleri, 16 Mart 1920’de İstanbul’u resmen işgal ediyor. Rauf Bey’in diğer bazı mebusların tutuklanmasıyla çalışması olanaksız hale gelen Meclis, Padişah Vahdettin tarafından 11 Nisan 1920’de kapatılıyor.
Mustafa Kemal, Ankara’da açılacak Meclis’in Yeni ve Kurucu bir meclis olmasını istiyor. Yeni meclis, Meclisi Mebusan’ın Ankara’ya taşınmış devamı olmayacaktır. Paşa, olağanüstü bir çabayla on beş günde tamamlanan yeni bir seçimin yapılmasını sağlıyor. Paşa, ayrıca olağanüstü yetkileri olan bir meclis olmasını yani kurucu bir meclis olmasını istiyor. Gelen itirazlardan, tartışmalardan sonra yeni meclisin olağanüstü yetkileri olan (salahiyeti fevkaladeyi haiz) bir meclis olmasına karar veriliyor. Paşa, 23 Nisan 1920’de Ankara’da açılan Büyük Millet Meclisi’nin (BMM) yeni bir meclis olduğunu özellikle belirtiyor.
Mustafa Kemal, yaşanılan vatanın var olup olmama koşullarında, milletin bütününü temsil eden ve kurtuluşa önderlik edecek bir meclisin biran önce kurulması için acele ediyor. Ankara’ya gelebilen mebuslarla yetinilerek, Meclis’in, Nisan’ın 23. Cuma günü açılmasına karar veriliyor. Çünkü işgaller, isyanlar, muhalefet nedeniyle koşullar ağır… Durum kritiktir. Dini inanışlardan güç almaya ihtiyaç var. Muhalefeti zayıflatmak isteği de bu kararda etkili olabilir. Paşa, açılış için Cuma gününün seçilmesini şöyle açıklıyor:
“Vatanın bağımsızlığı, yüce hilafet ve saltanat makamının kurtarılması gibi en mühim ve hayati vazifeleri yapacak olan bu Büyük Millet Meclisi’nin açılış gününü cumaya tesadüf ettirmekle, anılan günün mübarekliğinden istifade olunacak ve açılıştan önce bütün değerli mebuslarla beraber Hacıbayramı Veli Camii Şerifi’nde cuma namazı kılınarak Kuran’ın ve namazın nurlarından da feyz alınacaktır.”
Mustafa Kemal Paşa, benzer dini törenlerin “Mukaddes ve yaralı vatanımızın her köşesinde aynı suretle” tekrarlanmasını istiyor. Paşa, milleti birleştiren ve mücadeleye katan dini olan olmayan tüm değerlere saygılıdır.
TÜM İKTİDARIN MERKEZİ ARTIK ANKARA’DIR
Mustafa Kemal, ayrıca Ankara’da Meclis’in açıldığını bütün kumandanlara ve valilere bir tamimle bildiriyor. Bu duyuruda önemli olan, tüm iktidarın merkezinin, Ankara olduğunun artık açıkça ilan edilmesidir: “Büyük Millet Meclisi açıldı, bilumum makamatı mülkiye ve askeriyenin umum milletin mercii meclistir.”
Fakat vatanseverler işbirlikçileri yenene, farklı bir anlatımla Ankara, İstanbul’a galip gelene kadar ülkede bir biçimde ikili iktidar davam ediyor.
Ulema sınıfı bir gün Hacı Bayram şeyhinin odasında toplanarak, meclisin açılışı hakkında izin almak için Padişah’a müracaat edilmesini kararlaştırıyor ve bir takrir veriyorlar. Bu başvuru uygun bulunmuyor. Ulema sınıfı bu takriri geri çekiyor.
Mazhar Müfit’in Verdiği Bilgiye Göre:
Meclis’in açılışında mebus sayısı 115’tir. 50 mebus kalpaklı (Mazhar Müfit de kalpaklıdır), 41 mebus fesli ve 21 mebus sarıklıdır. Sonra gelenlerle bu sayı: 280’e çıkıyor. Zabıtlara göre toplam mebus sayısı 338’dir. Mazhar Müfit bu Meclis’te Hakkâri mebusu olarak yer alıyor.
Halil İnalcık’ın belirttiğine göre, 23 Nisan 1920 tarihinde açılan BMM’yi oluşturan 390 üyeden: 233’ü asker ve memur; 47’si din adamı; kalanlar çiftçi, tüccar ve aşiret reisidir. İstanbul’dan ve diğer bölgelerden gelen mebusların işgal ve ulaşım zorlukları nedeniyle Ankara’ya ulaşmaları gecikiyor.
MİLLİ MÜCADELE’NİN KARARGÂHI ANKARA
Meclis’in üyeleri Ankara’ya ilk geldiklerinde, yatacak yer bulmakta zorlanıyorlar. Bu ihtiyaç için Maarif Vekâleti binasından yararlanılıyor. Büyük bir koğuşta yerlere yataklar seriliyor. Yemek için de mebuslardan Cevdet İzrap ve bir arkadaşı birlikte tabldot düzenlemesi yapıyorlar. Yetmiş kuruşa üç kap yemek veriliyor. Mebusların aylıkları önce seksen lira iken sonra yüz liraya yükseltiliyor.
Ankara’ya ilk gelindiğinde Mustafa Kemal ve arkadaşları Ziraat Mektebinde kalıyorlar. Meclis açılınca istasyona ait boş üç dört odalı bir binaya taşınılıyor. Bir süre orada kalınıyor. Birçok önemli toplantı burada yapılıyor.
Sonraki günlerde Ankara Belediyesi Çankaya’daki bir binayı Paşa’ya hediye ediyor. Bu bina o zaman küçük bir bağ evidir. İşte bu ev: Milli Mücadele’nin karargâhı oluyor. Meclis binası ise, İttihat Terakki’ye ait kulüp binası olarak yapılmış ama tamamlanmamış haldedir. Fedakâr Ankara halkı evlerinden söktükleri kiremitleri getirerek binanın tamamlanmasına çalışıyorlar. Henüz memlekette elektrik yoktur. Bir kahveden alınan büyük bir lamba salonun ortasına asılıyor.
İşte bu kadar mütevazı bir salonda dünyanın önemli bir çoğunluğunun ve kendi milletinin saygısını, sevgisini kazanan tam bağımsız, başı dik ve onurlu yeni bir devlet kuruluyor. Nitekim önemli ve değerli olan orada alınan kararlardır.
Mazhar Müfit, Birinci Meclis’e ilişkin çok haklı bir değerlendirme yapıyor: “Bir ihtilal meclisi olan bu Birinci Meclis’in azalarının hizmetleri ihtilal tarihimizin en şanlı sayfalarını teşkil eder.”
Feyziye Özberk